Doç. Dr. Ayşe Nur Torun İç Hastalıkları ve Endokrinoloji Uzmanı


Doç. Dr.Ayşe Nur TORUN

Hipertansiyon 

Tansiyon (kan basıncı) yüksekliği olarak tanımlanır. Kanın damar duvarına uyguladığı basınca ise kan basıncı denir. İki tür kan basıncı vardır. Bunlardan ilki, halk arasında büyük tansiyon olarak bilinen sistolik kan basıncıdır. Sistolik kan basıncı, kalbin kanı vücuda pompaladığı sırada ölçülen kan basıncıdır. İkincisi ise diyastolik kan basıncı olarak adlandırdığımız, halk arasında bilinen adıyla küçük tansiyondur. Diyastolik kan basıncı ise, kalbin kanla dolmak üzere gevşediği dönemde ölçülen kan basıncıdır. Kan basıncının normal değerleri sistolik için 90-119 mmHg, diyastolik için ise 60-79 mmHg’dir. Hipertansiyon için sınır değer 140/90 mmHg ve üzeri değerlerdir. Hipertansiyon sınırının altındaki, ancak normal değerlerin üzerindeki ara değerler olan 120-139/80-89 mmHg değerleri ise prehipertansiyon (sınırda, hipertansiyon öncesi) olarak adlandırılır. 

 

Kan basıncının bir kez yüksek ölçülmesi ile hipertansiyon tanısı koymak doğru değildir. Kan basıncının ideal şartlarda, çoklu ölçümlerde yüksek çıkması durumunda hipertansiyon tanısı konulur. Bazen tanı için başka ek test ya da testler yapılması gerekebilir.

Hipertansiyon esansiyel (kesin bir nedene bağlanamayan) veya sekonder (altta yatan bir nedene bağlanabilen) olarak iki şekilde sınıflanır. En sık görülen şekli esansiyel hipertansiyondur. Esansiyel hipertansiyon tanısı, sekonder hipertansiyonun klinik ve gerekirse laboratuvar yöntemleri ile ayırıcı tanısı yapıldıktan sonra konur. Sekonder hipertansiyonun en sık sebebi endokrin hipertansiyondur. Endokrin hipertansiyonun çok çeşitli nedenleri vardır ve bu nedenler çok nadir olarak görülse de, tamamen şifa ile sonuçlanabilecek hastalıklar olduğundan tanı koymak önemlidir. Hipertansiyonu olan ve bazı özel klinik ve laboratuvar özellikleri taşıyan hastalarda endokrin hipertansiyon akla gelmelidir.

Esansiyel hipertansiyon, kronik bir hastalıktır ve bu hastalıkta kan basıncının kontrol altında tutulması da büyük önem taşır. Çünkü sürekli ya da ani kan basıncı yüksekliği hem yaşam süresi hem de kalitesini kötü yönde etkileyen hastalıklardan inme (beyin kanaması ile ilişkili felç), damar tıkanıklığı (sonucunda kalp krizi ve inme), böbrek ve göz hasarı gibi diğer hastalıklara neden olur. Düşürülmesi gereken hedef kan basıncı değerleri hastanın yaşı ve koşullarına göre değişkenlik gösterebilir.