Doç. Dr. Ayşe Nur Torun İç Hastalıkları ve Endokrinoloji Uzmanı


Doç. Dr.Ayşe Nur TORUN

YAĞLI KARACİĞER ve ÖNEMİ, YAĞLI KARACİĞER DOĞAL YOLLARLA ÇÖZÜLEBİLİR BİR DURUM MUDUR?

YAĞLI KARACİĞER ve ÖNEMİ, YAĞLI KARACİĞER DOĞAL YOLLARLA ÇÖZÜLEBİLİR BİR DURUM MUDUR?

Gelişmiş toplumlarda sıklıkla görülen ve önemli bir sorun haline gelen bir durum yağlı karaciğer. “Karaciğer yağlansın canım, ne olur ki?” şeklinde geçiştirilemeyecek bir durum çünkü kalp ve damar hastalıkları, ölüm ve karaciğer ile ilgili hastalıkların (karaciğer iltihabı, siroz ve karaciğer kanseri) riskinin arttığı, son derece önemli bir klinik durum. Yağlı karaciğerin iltihabi sürece ilerlemesinde çevresel ve genetik faktörlerin yanı sıra, kişinin yaşam alışkanlıkları (diyet ve egzersiz) çok önemli rol oynadığından, ilk öneri hastanın sağlıklı bir beslenme düzenine geçmesi ve düzenli egzersiz yapılmasıdır. Peki, tahmin edin hastaların ne kadarı bu önerilere uyuyordur? Cevap tahmin edeceğiniz gibi “Çok azı.”. Bu nedenle de hekimler sıklıkla farklı ilaçlar önerse de, bugüne dek yağlı karaciğer-karaciğer iltihabı-karaciğer hasarının ilerlemesi sürecine hatırı sayılır derecede etkisi olan bir ilaç gösterilememiştir. Karaciğerde yağlanması ile başlayan, takiben iltihaba ve sonrasında da hasar ve hasarın onarımı (Onarım tam anlamıyla orijinal karaciğer dokusunun yerinde konması değil, fonksiyonsuz bir onarım dokusun oluşması ile sonuçlanır. Bu durumun en ileri haline siroz denir.) sürecine giden olaylar dizisinde en kritik noktalardan biri artmış oksidatif stres ve buna karşı çalışan anti-oksidan sistemin yetersizliğidir.

Yağlı karaciğer ve doğal çözüm yöntemleri nelerdir?

Yağlı karaciğerin önemli klinik durumlara ilerlemesinde oksidatif stres önemli bir rol oynadığından, doğal çözümler tam da bu kritik nokta olan oksidatif stres üzerindeki etkileri nedeniyle gündeme gelmiştir. Hali hazırda tarihsel olarak bitkisel kimyasallarından birisi olan polifenollerin anti-oksidan etkileri bilinmektedir. Bu nedenle, oksidatif stresin rolünün olduğu bilinen pek çok kronik hastalıkta polifenollerin rolleri, sınırlı sayıda da olsa araştırmaya konu olmuştur. Böylece polifenollerin yağlı karaciğer, karaciğer iltihabı ve hasar süreci üzerine etkileri ile ilgili çeşitli bilimsel araştırmalar yapılmıştır. Yazının bundan sonraki bölümünde bitkisel polifenollere, kaynaklarına ve polifenollerle yapılmış bilimsel çalışmaların sonuçlarına değinmek istiyorum.

Bitki polifenolleri nedir?

Bitkilerde yer alan bitkisel kimyasal maddelerin bir grubuna polifenoller adı verilir. Bitkisel polifenoller kimyasal yapılarına göre flavonoidler ve flavonoid olmayanlar olarak iki gruba ayrılır. Polifenollerin asıl görevi, bitkilerin tozlaşmasını ve bitki tohumlarının yayılmasını sağlayan canlıların dikkatini bitkiye çekmek ve mikroplara karşı koruma sağlamaktır. Polifenoller insan yaşamında vitaminler kadar hayati bir öneme sahip olmasa da, sağlık açısından meyve ve sebzelerden elde ettiğimiz yararın büyük bir kısmını polifenollere borçluyuz. 

Karaciğer yağlanmasında polifenollerin rolü nedir?

Polifenollerin oksidatif stres üzerine iyileştirici etkileri bilindiğinden,ve karaciğer yağlanması ve bunu izleyen süreçler açısından oksidatif stres anahtar bir role sahip olduğundan, polifenoller bilimsel açıdan önemli hala gelmiştir. Bu bilgiler ışığında polifenollerin bazıları hayvanlarda, çok azı ise insanlarda karaciğer yağlanması ve bunu takip eden süreçlerin üzerine etkilerinin anlaşılması için denenmiştir. Bunlardan quercetin (kırmızı soğan, elma, berry meyveler, turunçgiller ve kırmızı şarapta bulunur), rutin ve toxerutin (soğan, elma, kırmızı şarap), antosiyaninler (berry meyveleri, kiraz, vişne, erik, üzüm kırmızı soğan gibi kırmızı-mor-mavi meyveler ve portakal), yeşil çaydaki kateşinler, siyah çayda yer alan theaflavinler (yağlanma üzerine siyah çay flavanolleri, yeşil çaydakinden daha güçlü görünüyor), luteolin (kekik, karnabahar, brokoli ve soğanda), baicalein (çin takkesi bitkisi), genistein ve daidzein (soyada), naringenin ve hesperidin (narenciye kabuğunda), kahve polifenolleri, resveratrol (bir formu kırmızı şarapta, başka bir formu kırmızı üzüm kabuğunda), kurkumin (zerdeçal) ve silmarin (deve dikeni bitkisi) karaciğer yağlanması ve sonrasındaki süreçler üzerine hayvanlarda olumlu etkileri olduğu gösterilen polifenollerdir. Kahvenin olumlu etkilerinin bir kısmı kafeine bağlanmış olsa da, dekafeine kahve ile de olumlu etkilerin olduğunu gösteren veriler vardır. Resveratrol karaciğer yağlanması üzerinde etkisi en çok çalışılan, insanlarda da denenmiş olan polifenolleren birisidir. Bu çalışmaların bazılarında olumlu etkiler gösterilirken, bir kısmında hiçbir etki gözlenmemiş. Resveratrolün bu farklı etkileri kullanılan dozdaki farklılıklara bağlanmıştır. Silmarin de yine insanlarda karaciğer yağlanmasında denenmiş bir anti-oksidandır ve sınırlı bir çalışma da olsa, karaciğer yağlanması üzerine olumlu sonuçlar elde edilmiştir.

Bu bilgiler ışığında ne yapmalı?

Bitkisel kimyasalların antioksidan etkileri biliniyor. Bu nedenle oksidatif stresin rolünün olduğu kronik hastalıklarda bu polifenollerden yarar görülmesi olasılığı var. Polifenollerin yağlı karaciğerde ilaç olarak kullanılmasını sınırlayan en önemli nokta ise bilimsel dayanağın yetersizliği. Bu nedenle de polifenol temelli ilaçların dozları, kullanma yolu, kullanma sıklığı ve yan etkileri belirsiz. Ancak bu polifenoller ilgili çok önemli bir gerçek var: Günlük yaşamda belki çok da sağlıklı beslenmeyen kişilerin diyetlerinden çıkardığı, beslenme düzenimiz içine alabileceğimiz sebze ve meyvelerin içinde doğal olarak bulunuyorlar. Dolayısıyla yağlı karaciğer sorunu yaşayan kişilerin berry meyveleri, soğan, üzüm, erik, zerdeçal, karnabahar, brokoli ve benzeri meyve ve sebzelere beslenmelerinde daha fazla yer açmamaları için hiçbir neden yok. Aksine bu kadar bilimsel dayanaktan sonra mutlaka tüketmeleri oldukça akılcı görünüyor. İlaç niyetine tüketilecek bu sebze ve meyvelerden daha çok yararlanmanın bir yolu da bunların özütlerini elde etmektir, ki günümüzün popüler yaklaşımlarından biri olan juicing ile bu mümkün görünüyor. En kısa sürede juicing ile ilgili olarak da bir yazı yazmayı düşündüğümü belirtmek istiyorum. O zamana dek işin bu bölümünü araştırmak ise sizlere düşüyor.

karaciğer yağlanması, obezite, insülin direnci, metabolik sendrom, siroz, kilo fazlalığı, sağlıklı beslenme, şeker hastalığı

Facebook Twitter Google+ LinkedIn Pinterest Addthis

Yorumlar(0)

Henüz Yorum Eklenmemiş

Yorum

(*) Zorunlu alanlar

CAPTCHA

Resmi görüntülemekte sorun yaşıyorsanız yenileyiniz.

Lütfen bu alana yukarıda gördüğünüz güvenlik kodunu giriniz